16 Temmuz 2012 Pazartesi

Uyku

   Uykuya ihtiyacım olduğunu sıkca hissediyorum son zamanlarda. Uykusuzluktan değil aslında, yaz gelince 9 saatten fazla uyuyorum ve uyandığımda hissettiğim tek şey okula gitmek için erkenden kalkmış bir çocuğun hissi ve birkaç ağrı.
   Uyumak, ölümden önce ölümü yaşamak anlamına gelir bazıları için. Ben öyle düşünmüyorum, ölüm bir tür uyku olsaydı ”ölüm” olmazdı bence.
   Uyumak, daha farklı benim için. Gözlerinizi kapattığınız andan itibaren tamamen özgür bir dünyada olursunuz. Yemyeşil bir dünya, yanınızda sevgiliniz, ne savaş var ne bencillik duygusu. Bütün bunları gerçekleştirebilmek için tek yapmanız gereken gözlerinizi kapatmak ve kendinizi hayaller denizinin akışına bırakmak.
   Sadece bu anlamlara da gelmez uyumak. Hayallerle dolu bir dünyaya girmek, gerçeklerin olduğu dünyayı unutmak anlamına gelir aynı zamanda. Siz yataktayken, dış dünyadaki bütün acılar geride kalır. Başka bir ülkede patlayan bombalar yakmaz yüreğinizi, sadece sahte düşlerdeki mutluluğa odaklanırsınız.
Ve benim sorunum da burda başlıyor. Yüreğimi yakan şeyler gitgide artıyor, sahte düşlerdeki mutluluğu göremiyorum. Yemyeşil bir dünya yok şu an, yanımda sevgilim de yok, dünyanın her yanında bir savaş var. Aç kalmamak pahasına kardeşimizle savaşıyoruz. Bencillik gözümüzü öylesine kör etmiş ki, sevgisizlikten yapılma bastonlarımızla yürüyebiliyoruz ancak yollarda.
   Gerçek dünya, sahte düşlerime kadar girdiği için uykuya ihtiyaç duyuyorum artık. Rüyalarımda insanlar birbirini sevmiyor artık, yatağımın yanına bıraktığım acılar zihnimin kapısını çalıyor artık geceleri.
Uykusuzluğumu dindirecek tek şey, gerçek dünyadan uzak rüyalar. O rüyaları getirecek şey, gerçek dünyaya dönüşmeleri olacak.
   Rüyaların gerçek dünyaya dönüştüğü güne kadar, herkese iyi uykular!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder